Erken yaşta dil öğrenme fırsatını yakalayanlar, ileride yeni dilleri daha hızlı kavrıyor. Yetişkinlikte dil öğrenmeye başlayanlar da beyni aktif tutarak hem iş hem de sosyal hayatta kendilerine yeni ufuklar açıyor. İleri yaşlarda ise bu beceri, bilişsel gerilemeyle mücadelede bir “koruyucu kalkan” görevi üstleniyor.
Son yıllarda nöropsikoloji ve gelişim psikolojisi alanında yapılan araştırmalar, çok dilliliğin beynin yapısını ve işlevlerini dönüştürebildiğini gösteriyor. 2023 yılında yayımlanan nöropsikolojik çalışmalar, iki dilli çocukların karmaşık dikkat testlerinde tek dilli akranlarına göre daha yüksek puan aldığını ortaya koyuyor. Yetişkinlik ve yaşlılıkta da çok dil konuşabilmenin Alzheimer ve demans semptomlarını geciktirebileceğine dair bulgular mevcut.
Peki hangi yaşta dil öğrenmeye başlamak avantajlı? Çocuklukla sınırlı kalmak zorunda mı? Dezavantajlar veya dikkat edilmesi gereken noktalar var mı?
Bilişsel avantajlar: Dikkat, hafıza ve problem çözme
İki veya daha fazla dili yönetmek, beynin odaklanma ve gereksiz bilgileri filtreleme becerisini güçlendiriyor; hafızayı besleyerek kelime dağarcığı arasında hızlı geçişi mümkün kılıyor.
Kanada’daki York Üniversitesi’nde yapılan bir çalışma, 4-6 yaş grubundaki iki dilli çocukların karmaşık dikkat görevlerinde tek dilli akranlarına göre daha başarılı olduğunu ortaya koydu. Avrupa’nın birden çok resmi dile sahip ülkelerinde de benzer bulgular söz konusu.
Olası zorluklar: Kod kaydırma ve dil karışıklığı
Çok dilli büyümenin avantajları kadar dikkat edilmesi gereken noktalar da bulunuyor. Farklı diller arasında sürekli geçiş yapmak bazen kod kaydırma (aynı cümle içinde farklı dillerin karıştırılması) veya “kelime bulma” güçlüğü gibi durumlara yol açabilir. Bu her ne kadar doğal bir süreç olsa da ailelerde “acaba dil karışıyor mu?” endişesi yaratabilir.
“Buradaki en hassas nokta bilişsel işlemlemeleri yavaşlatabildiği görülebilir. Örnek verecek olursak farklı diller arası geçiş yaparken dil karışıklığına yani kelime bulma ve ifade etme süreci daha uzun olabilir. Yanlış dilde kelime veya ifade kullanma durumu ortaya çıkabilir. Dil üretimi ve işleme hızına bakıldığında bu düzeylerde düşüklük görülebilir. Çünkü beyin hangi dilde hangi bilginin yer aldığını ayırt etmekte ve gerektiğinde geri çağırma süreçlerini yönetmekte zorluk yaşayabilir.”
Ailelerin, evde “bir ebeveyn-bir dil” gibi tutarlı stratejiler kullanması veya düzenli aralıklarla her bir dile dair pratik yapılması, bu karışıklıkları azaltmada yardımcı oluyor.
Yetişkinlik ve yaşlılık döneminde faydalar
Çok dilli olmak, yaş ilerledikçe de avantaj sunuyor. Aktif dil kullanımı, beyni sürekli yeni bağlantılar kurmaya teşvik ettiği için Alzheimer ve demans semptomlarının gecikmesine katkı sağlayabiliyor. Merve Tuğçe Doğru, yaşlılıkta da nöroplastisitenin sürmesi konusunda şu açıklamayı yapıyor:
“Beyin doğumdan itibaren sürekli olarak değişir ve gelişir. Çocukluk ve ergenlik döneminde beyin, yeni bilgi öğrenmeye ve sinaptik bağlantılar kurmaya en yatkın olduğu dönemdir. Ancak, nöroplastisite olarak bilinen bu yetenek, yetişkinlik ve yaşlılık döneminde de devam eder.
Yetişkinlerde, beyin hücreleri arasındaki bağlantılar sürekli olarak yeniden yapılandırılır ve yeni bilgilerin öğrenilmesi mümkün olur. Yaşlılıkta da, beyin yeni bağlantılar kurabilir ve mevcut olanları güçlendirebilir. Burada kişinin motivasyonu ve performansına göre dilin öğrenimi, koruyuculuğu bireysel faktörlere göre değişiklik gösterir. Dil gelişimi ve çoklu dil hakimiyeti yaşlılık dönemindeki sosyokültürel ilişkiler, yeni keşifler, farklı deneyimler açısından pek tabi önemlidir.”